Reiki Enerjisi Nasıl Çalışır ?
Bilinçli niyetiniz bile olmadan gereksinim duyulduğunda Reiki akar. Reiki akışını sürdürmek için sadece hafif bir niyet gerekir. Zihinsel gerilim veya yoğun irade gerektirmez, sadece hafif bir niyet ve isteklilik yeterlidir. Reiki enerjisini zorlamıyorsunuz, sadece suyun bir hortumdan akması gibi onun akışına izin veriyorsunuz. Herkes eterik enerjileri hissetmez. Uyumlandığınızda, onu hissedemeseniz bile Reiki akar. Bazen kişinin onun işlediğini gerçekten hissetmesi uzun zaman alabilir.
Enerji genellikle taç çakraya gelir ve kollardan aşağıya ellere akar ve oradan gereksinim duyulan ve/veya yönlendirilen yere akar. Sadece enerjinin gelmesini isteyin. Onun gelmesini düşünün/niyet edin. Önceleri kendinize ve başkalarına onun çalıştığını kanıtlamak isteyebilirsiniz. Bu, Reiki yerine kendi kişisel enerjinizi kullanmanıza neden olabilir. Kendi enerjinizi kullanmanız tedaviden sonra yorgun düşmenize sebep olabilir. Çoğunlukla uygulayıcı da tedaviden sonra dinlenmiş ve canlanmış hisseder. Tedavi uygularken enerjinin çalışmasına izin vermeniz önemlidir. Enerjinin alıcının en yüksek hayrı için çalışmasına niyet edin.
Enerjinin farkında olmayı ve ona güvenmeyi öğrenirseniz kişisel sezginiz size rehberlik edecektir. Doğal olarak sezgi tek başına enerji çalışmasının temel anlayışının ve tedavi tekniklerinin yerini almaz. Hepimizin enerjiden yapılmış olduğumuza inanırız. Bu evrende yaşayan her şey bu enerjiden yapılmıştır. Reiki kişinin bedeninde, çakralarında, aurasında ve çevresinde mevcut olan herhangi aşırı ve negatif enerjiyi temizleyebilen, iyileştirebilen ve uzaklaştırabilen evrensel enerjinin saf bir formudur. Bir bölgede aşırı miktarda enerji blokajı bulunduğunda veya stres, duygusal sarsıntı ve suistimale ait modeller nedeni ile birikmiş olan negatif enerji çok olduğunda hastalık tezahür eder. Reiki bu blokları ve negatiflikleri nazik bir şekilde uzaklaştırabilir.
Reiki ilk derece “ellerle şifayı kullanarak kişinin bedeninde bulunan blokları elimine ederek fiziksel ve duygusal problemleri iyileştirebilir. Reiki ikinci derece kişiyi tüm seviyelerde iyileştirebilir, çevresini de iyileştirebilir. Derin duygusal problemlerle olduğu kadar anne karnındaki ve geçmiş – yaşamlardaki sorunlarla da çalışabiliriz. İkinci derece Reiki geçmişlerini araştırabilir ve gömülü olan herhangi bir şey üzerinde çalışabilir. Bu sorunları uzaklaştırabilmek için ve iyileştirebilmek için onları yüzeye çıkarabiliriz.
Ellerimizden çıkan ısı ve hastaların aurası bazı tip hastalıklar için bizi uyarır. Bu eski bir yaralanmayı veya yakın gelecekte hastalığın tezahür edebileceği onların bedenlerinin saldırılara açık bölümlerini işaret edebilir. Soğuk hisler bedenin bloke olmuş ve enerji verilmeye ihtiyacı olan bölümlerini işaret eder. Bir bölge soğuk olduğunda, bloğu gidermek için uzun süre enerji vermeliyiz. Soğuk bölgeler negatif bloklar yaratarak kişi için problemlere neden olabilir. Stres ve üzüntü bu bloklara neden olur ve yakın gelecekte hastalığa dönüşür. Kişinin çakralarına enerji verdiğimizde hangi çakraların uyumsuz olduğunu da söyleyebiliriz. Öncelikle, enerji kişiyi gevşeten sakinleştirici bir deneyim olarak davranır. Enerji onları dinlenebilecekleri bir duruma sokar. Bu gevşemiş durum onların düşünmelerini yavaşlatır, böylece üzüntülerini, korkularını ve fobilerini bir süre için yatıştırmaya yardımcı olur.
Bazı insanlar nasıl gevşeyeceklerini bilmez, enerjiler onlara nasıl gevşeyebileceklerini gösterir. İnsanların sadece bunun gösterilmesine ihtiyaçları vardır ve bu onlara gösterildiğinde, buna inanabilirler. Farkındalık insanları değiştirebilir, dinlemelerini, öğrenmelerini ve en önemlisi iyileşmelerini sağlayabilir. Reiki farkındalık getirir.
Çakra, Sanskritçe ‘de tekerlek anlamına gelir, ateş çarkı da denir. Bedenimizin içerisinde çakralar olarak bilinen yedi temel enerji merkezi hormonal salgı bezlerinin ve büyük sinir ağlarının üzerinde ya da çok yakınında olup belirli noktalarda omurgayla kesişirler.
Kadim metinlerde "Yedi Mühür" ya da "Yedi Kutsal Salgı Bezi" olarak bilinir. Yoga asanalar ve nefes teknikleri ile çakraları harekete geçirir. Çakraları açmak ve enerji akışını artırmak demek o kadar sağlıklı olmak demektir. Sistemdeki bir hastalık, enerjideki dengesizlik ya da enerji akışının engellenmesinden kaynaklanır. Ancak çaba göstermeksizin ve olgunlaşmadan açık kalmaya psikolojik olarak hazır değiliz. Onun için öncelikle kendimizle uğraşalım diyoruz.
Her çakra, varlığımızın-büyüme ve sağlığı da kapsayan-çeşitli fonksiyonlarını kontrol eden hormonal sistemdeki bir salgı bezi ile bağlantılıdır. Bu salgı bezlerinin fonksiyonlarındaki ağırlaşma; hayata bakışımız, ruh halleri, davranışlar ve mücadele yeteneğimiz üzerinde etkiler meydana getirecektir. Salgı bezlerinin durumuna bağlı olarak; sıkıntılı. öfkeli, korkulu, kötümser ya da mutlu, huzurlu, güvenli ve iyimser hale gelebiliriz. Salgı bezleri beyine ve buradan da varlığımızın duygusal, zihinsel ve spiritüel yönlerine bağlıdır. Bu çakraların fiziksel bedenimizde bulundukları yerlerdeki kısımları, kendileri ile ilişkili olan (duygusal-zihinsel) hallere bağlayan iletkenler gibidir.
Hasta olmak suç değildir, hastalanmak, hayat deneyiminin bir parçasıdır ve herkes bu deneyimden farkında olarak ya da olmayarak geçer.
Zihninizi, bedeninizi ve ruhunuzu iyileştirmede etkin ve olumlu bir rol oynayabilirsiniz.
Çakraların içerdikleri yetenekleri hayatımızda kullanmak için amaç; her çakradan yayılan enerjinin farkına varmak ve gerektiğinde o çakra üzerinde çalışmaktır.
Bedenlerimiz, iç içe geçmiş karmaşık dünyalar gibidir. Nerede başladığını ve nerede bittiğini biliriz, fakat çok büyük ve hiçbir zaman anlayamadığımız gizemlerle doludurlar. İnsanın tasarlamış olduğu hiçbir makine insan bedeni kadar karmaşık ve ustalıklı değildir
Bedenimiz büyük oranda sudan oluşur ve tıpkı bedenimizde sürekli bir akışın olması gibi çakralar ve onlara yüklediğimiz yetenekler arasında da bir akışın olduğunu bilmeliyiz.
Çakraların psikodinamik işlevi, auranın 3 bedeni ile ilgilidir, yani bedenin dünya planında fiziksel, duygusal ve mental etkileşimleri ile ilgili katmanlarla. Birinin kalp çakrası olması gerektiği gibi işliyorsa, o kişi sevme işinde başarılıdır.
Auranın her katmanı bir çakra ile ilişkilidir. Auranın incelenmesi, tıp ile bizim psikolojik kaygılarımız arasında bir köprü görevi görebilir. Fizik beden üzerindeki 7 ana çakranın yerleri vücudun o bölgesindeki ana sinir ağları ile uyum gösterir. Bunun yanında enerji çizgilerinin kesiştiği 21 çakra bu 14 noktaya denk düşer. Bu girdap noktaları Çin tıbbının uyguladığı akupunktur noktalarına denk gelmektedir.
Aurik beden çakralarının 3 ana işlevi vardır:
RENK: Kırmızı
YETENEK: Kabullenme
ÇAKRA ALGILAMASI: Dokunma, hareket ve varlık, kinestetik,
BİLGİNİN YAPISI: Bedeninizdeki kinestetik his: denge, titreşim, tüylerin diken diken olması, enerji akışı, fiziksel acı ya da zevk alma hisleri.
MEDİTASYON PRATİĞİ: Yürüme, meditasyon, dokunma, derin gevşeme
GÖLGE DUYGU(LAR): Kızma, gücenme, sertlik
ELEMENT: Yer ( toprak )
ASTROLOJİK BURÇLAR VE GEZEGENLER:
Koç/Mars: İlk yaşam enerjisi, başarma gücü, saldırganlık
Boğa: Dünyaya yakınlık, kararlılık, sahip olma, maddi zevk.
Oğlak/Satürn: Bünye ve kararlılık.
Aurik düzeylerde şuurun ifade edilişi: Esiri düzey
Şuur ifadesi: Fiziksel duyumsamalar
Affirmasyon: Fiziksel olarak hissediyorum.
YERİ: Boşaltım organlarının bulunduğu apış arasında, omurganın en altında, bağırsakların ve anüsün birleştiği güç merkezinde bulunur. Alışkanlıkların, yaşamımızı sürdürmek için otomatik davranış ve derin içgüdüsel, kalıplaşmış hareketlerimizin vatanıdır. Burası zekâmızı, konumumuzu ya da yaşımızı hiç önemsemeden hepimizde derinlemesine yer etmiş olan bilinçsiz merkezimizdir.
Önce alışkanlıklar edinirsiniz, sonra da bu alışkanlıklar sizi oluşturur.
Yaşam iradesi ile bütünleşen bu fiziksel yeterlilik hali, kişiye güç ve canlılık "mevcudiyeti" sağlar. Bu kapalı veya bloke edildiğinde fiziksel canlılığı sağlayan şeyler de engellenmiş olur ve kişi fiziksel dünyada var olma isteğini yitirir. Fiziksek aktiviteden kaçar, enerjisi düşüktür ve kendini "hasta" hisseder.
Gerçekten kabul etmek için, kendi insan doğamızla barış yapmamız gerekir. Eğer kendimizi kendi bedenimizde desteklenmiş, kök salmış ve rahat hissetmezsek, bu çakranın gölge duygusu olan kızgınlıkla dolarız.
Acı ve öfke ile dolu olan insanlar acınacak haldedirler, fakat yine de kendi zavallılıklarına sıkı sıkıya bağlı kalırlar, çünkü en azından bu duygu onlar için tanıdıktır.
Birinci çakranın enerjisi uyarılıp bedene dağıtıldığında kendimizi yenilenmiş hissedersiniz. Sonra yer elementi, yani bedeninizin boğa gibi güçlü, cesur yanı canlanır. Buna ihtiyaç duyduğunuzda tek yapmanız gereken zihinsel olarak bu bölgeyi sıkmaktır. Sonra kendi zirvenize çıkarsınız. Çakranız size bu konuda yardımcı olur.
Yere kök saldığımızda, önemli bir duygusal iş olan kabullenme kapasitemiz daha fazla olur. Kabulleniş, yargılamanın tersidir. Kabullenme zarafet dolu ve saf bir lütuf gösterme hareketidir.
Kabullenici olmak için önce taklit edin ve sonra gerçekten yapmaya başlarsınız. Harekete geçin, duygu ve iyileşme bunu izleyecektir. Eğer birisini kabul etmek için mükemmel zamanı beklersek bu zaman hiç gelmez. Eğer birinin davranışlarının bizi artık sıkmayacağı anı beklersek hiçbir kabulleniş olmaz. Korku ve güvensizlik duymadığımız zaman kabullenme kapasitemiz artar.
Kabullenme ya da kabulleniş, dünyadaki hemen her dinin temel öğretisidir.
Pek çok insan, kabullenmenin bize büyük yararlar sağladığında fikir birliği etse de, sürekli olarak gücenme ve yargılama içinde yaşamayı seçtiğimizde ödenmesi gereken bedensel bir bedel olduğunu anlamamaktadırlar. Yargılamak ve aklımızı bu yargıya takmak bedenimizde oluşan hastalıklar şeklinde kendini gösterir.
Eğer kendinizi kabul eder ve kendinizi eleştirmemeyi öğrenirseniz bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda gerçek sağlığa ulaşırsınız.
Sindirim ve boşaltımla ilgili sorunlar, pek çok insanın kendini tam anlamıyla sağlıklı hissetmesine engel olan çeşitli endişelerden kaynaklanan nedenlerdir. Düzenli bedensel çalışma, yoga ve meditasyon yaparak olumlu bir zihinsel tutum geliştirerek, bol meyve ve sebze yiyerek kişi sağlığına kavuşabilir. Yedikleriniz 18 saat içinde boşaltılmazlarsa bedeniniz zehirlenir.
Öfke duyduğumuz kişi ile aramızda ortak herhangi bir nokta olduğunu iddia ettiğimiz sürece onu kabullenmemiz olanaksız olacaktır. Eğer bunun yerine, diğer kişinin ne hissettiğini hayal etmeyi denersek, öfke ve kızgınlığın demir zincirlerinin gevşemeye başladığını hissederiz.
Empati duymak sempati anlamına gelmez. Sempati "senin gibi hissediyorum “derken empati "nasıl hissettiğini biliyorum" der. Empatinin en iyi yanı sağlıklı bir ayrılığa olanak tanımasıdır. "Senin acını hissetmeye ihtiyacım yok, sadece benim de senin gibi acı çektiğimi hatırlatmaya ihtiyacım var" der. Empati hepimizin ayrı fakat aynı zamanda birbiriyle bağlantılı olduğumuzu anlamamızla ilgilidir.
Eğer kendinizi bir başkasının davranışına tepki verirken buluyorsanız yapacağınız ilk şey bu kişinin 7 yaşında olduğunu hayal etmek olsun. Trafikte size yumruğunu sallayan adam, gerçekte onunla ilgilenmek için zamanı olmayan bir babaya sahip küçük bir çocuktan daha fazlası değildir. Resmi bir binada çalışan kaba memura, gerçekte kendisine pek çok kereler çirkin ve aptal olduğu söylenmiş, utangaç küçük bir kızdan başkası değildir. Eğer, incinme ve acıyı görmek için kendinize zaman ayırırsanız sevecenlik hissetmek ve gününüze devam etmek sizin için kolaylaşır.
Sevecenlik duymadan yaşamak kişinin için için yanmayı kabullenmesi demektir. Zehir, bedeninizin her hücresine sızar ve genellikle kanser gibi feci bir sonuca neden olur.
Kendinizi sevin, hayatınızı sevin ve geçmişi bırakın. Geçmişin acıları size sadece acı verir. Kendinize zarar vermek zorunda değilsiniz.
Kabullenme, hayatınızı değiştirmek için uygulayacağınız reçetenin bir unsurudur.
Eğer gününüze kabullenme ve minnetle başlarsanız Buda, Muhammet, İsa, Dalay Lama, Rahibe Teresa gibi her olağanüstü insan gibi, her şeyi kabullenme yeteneğine sahip olanlarla aynı yolu izlersiniz.
Hiç bir şey sadece iyi ya da kötü değildir: düşünce onu iyi ya da kötü yapar.
Derin düşünün, iyi düşünün. Büyük düşündüğünüzde büyük olursunuz.
Kişinin ikamet ettiği yer anlamına gelir. Dalak, pankreas ile bağlantılıdır. Bedende bulunduğu bölge cinsel organlardır. Bedendeki şuursuz faaliyetler, cinsel dürtüler ve düşük seviyeli ilişkiler ile ilgilidir.
YETENEK: Yaratıcılık
RENK: Portakal rengi
GÖLGE DUYGULAR: Aşırı uca gitme, suçluluk
ELEMENT: Su
ÇAKRA ALGILAMASI: Duygusal
BİLGİNİN YAPISI: Duygusal his; neşe, korku, öfke
MEDİTASYON PRATİĞİ: Esenliğin rahatlatıcı duyusu üzerine meditasyon
Aurik düzeylerde şuurun ifade edilişi: Duygusal düzey
Şuur ifadesi: Kişisel duygular
Affirmasyon: Duygusal olarak hissediyorum
ASTROLOJİK BURÇLAR VE GEZEGENLER:
Yengeç/Ay: Duygu zenginliği, alıcılık, verimlilik.
Terazi/Venüs: Kişinin kendine ilgi göstermesi, eş olma temelinde ilişkiler, bedensellik, yaratıcılık.
Akrep/Plüton: Bedensel arzu, cinsel birleşme sırasında kişinin, egosunu terk ederek kişiliğini dönüştürmesi.
İnsanlığın büyük bir çoğunluğu için cinsel enerji doyum sırasında yüklenir ve boşalır. Bu hareket bedeni enerji ile doldurur ve bir enerji banyosuyla yıkar, beden sistemini tıkanmış enerjiden, atık ürünlerden ve derin gerilimden kurtarır. Cinsel doyum kişinin fiziksel esenliği için önemlidir. Cinsel birleşme yolu ile sağlanan derin birleşmedeki ortaklaşa terk ego "ayrılığını “terk etmek ve birliği deneyimlemek için insanlığın sahip olduğu ana yollardan biridir. Sevgiyle ve eşinizin kendisine, özgürlüğüne saygı duyularak yapıldığında fiziksel düzeyde içsel evrimleşmeye ait eşleşme dürtülerini ve ilahi olanla birleşmeyle ilgili derin ruhsal özlemlerin birleşiminden oluşan kutsal bir deneyimdir. İki insan varlığının hem ruhsal hem de fiziksel unsurlarının birleşimidir. Kasık merkezindeki blokajlar, kendini açık tutamayan ve eşinden cinsel beslenme alamayan bir kadının fiziksel doyum yaşamasını önler, cinsel organıyla bağlantı kuramaz ve cinsel ilişkiden zevk alamaz, ayrıca saldırgan olabilir. İlişkide üstte olmayı ve hareketlere hakim olmayı isteyebilir. Her zaman kontrolü elinde tutmak istemektedir. Sağlıklı ilişkide ise bu değişir, kadın bazen aktif bazen kabul edici olmak isteyebilir. Eşinin nazik ilgisi ve kabulüyle, kadının kasık çakrası zamanla ve yavaşça açılabilir(Burada cinsel ilişkide sadece vermek ve almak arasındaki dengesizlikten bahsediliyor).
Erkeğin kasık çakrasında blokaj varsa erken doyum ya da ereksiyon olmama durumu görülür. Tüm cinsel vermekten korkmaktadır ve bunu tutar, enerji akışı sekteye uğrar, tıkanık ya da geriye doğru, kuyruk sokumu çakrasına doğru yönelir. Doyumda, enerjiyi penis yerine, sırttaki 2. çakradan bırakır, bu da bazen acı verici olur ve kişiyi ilişkiden soğutur. Çoğu kez "sahte" çözüm, bir diğerini suçlamak veya bir başka eş aramak şeklinde olur. Sorunun kökünden kaynaklanan ve imgeleri kazıp çıkartma yoluna kadar sürüp gider.
İki insan birbirini suçlamak yerine zorluğu kabul eder ve sevgi vermek üzerinde yoğunlaşır, eşine anlayış ve destek gösterirse sorun kolayca halledilir. Bu zaman ve sabır ister, karşılık beklemeden gerçek vericiliği gerektirir. Derken, suçlamaları bırakıp sevgi vermekten karşılıklı güven ve saygı doğar, cinsellik de güç kazanır ve olumlu bir deneyim haline gelir.
2. çakra, arzu, ihtiras, ikicilik, kutupsallık, hareket, değişim ve yaratıcılık ile ilgilidir. İçimizdeki pek çok çekişmeyle ilgilidir. Bu merkezdeki titreşimler olumlu olduğunda yaşam renkli, canlı ve derin bir anlama sahip olur. Tıkalı olduğunda yaşamı da neşesiz, boştur ve dünya ona yorucu ve sıkıcı gelir. Ürememiz hakkında karar verme yeteneğine sahip olmamıza rağmen bilinçli olarak çocuk sahibi olma düşüncesini kabul ya da reddeden tek türüz.
İnsanoğlu, cinsel anlamda bilince sahip tek yaratıktır ve bunun sonucu olarak ta dünya üzerindeki cinsel anlamda belki de güvensiz yaratıklarız.
Dünyada geçirdiğimiz bu sınırlı zamanda ne yapacağımız hakkındaki kararımız, yaratıcılık konusundaki yapabileceğimiz en büyük çalışmadır. Bu kararı her gün, hayatımızın her anında tekrar gözden geçirmemiz gerekir. Genelde insanlar yaratıcılığı sanatçılarla bağdaştırırlar; gerçekte ise, yaratıcılık herkesin doğuştan gelen hakkıdır.
Şimdi ve burada yaşamak, sizi neyin mutlu ettiğini bulma ve sonra da yaşam yolunu izleme eylemidir.
Yaratıcı bir hayat yaşamak için yanlış yapma korkumuzu yenmemiz gerekir. Yaratıcılıkla ilgili olan 2. çakramızı geliştirmenin iyi bir yolu bedensel çalışmalardır. Beden uyumlu çalıştığında huzur vardır. Fakat bedenin herhangi bir parçası bedenin ritmini bozacak biçimde uyumsuz çalışıyorsa o zaman rahatsızlık görülür. Rahatsızlık, bedenin uyumsuz bir biçimde çalışmasından, ritmi kaybetmesinden başka bir şey değildir.
2. çakradaki rahatsızlıklar: regl döneminin sorunlu gedmesi, kısırlık, böbrek ve mesane ile ilgili sorunlar, prostat kanseri, yumurtalık kanseri, hormonal dengesizlikler.
Suçluluk, "ben şundan daha değersizim" düşüncesi ile özetlenebilir. İnanç, birisinin size söylediği, suçluluk ise sizin kendi kendinize söylediğiniz bir şeydir.
İlişkilerde en sık rastlanan sorun para ve cinselliktir. Para ve cinselliğin yuvası olan 2. çakrada gereğinden fazla suçluluk duygusu vardır. Paranın hayatımızda doğal bir şekilde akmasına olanak tanımamızın ne kadar önemli olduğunu kendinize hatırlatmanın pratik bir yolu bolca su içmeyi hatırlamaktır. Eğer kendinizi para ile ilgili olarak korku ve suçluluk hissederken bulursanız, yeterince su içtiğinizden emin olmalısınız. Her şey yaratıcı tarafından yaratılmıştır: paramız, ailemiz, her şey. . .
Eğer zenginliği her şeyin bol olduğunu düşünmek olarak görüyorsanız, hayatınızın her gününde zengin olursunuz.
Yaratıcılığımızı kullanarak çevremizde bizi saran imajları seçmek farkındalığımızı geliştirir. Çevrenizin farkında olun. Cinselliğiniz konusunda farkındalık eylem size kalmış bir şeydir, suçluluğunuzu arkanızda bırakın, bunun yerine kendinizi inceleyin.
Suçluluğun bir amacı vardır, tıpkı öfke, korku ve acının kendine özgü yeleri olması gibi suçluluk duygusunun da bir yeri vardır. Suçluluğun size bize uyarı olmasına izin verin, eğer uyarı olarak kullanmazsak içimizde iltihaplanmaya başlar ve bizi yaratıcılığımızdan yoksun bırakır.
Eğer bir konuyu öğrenmek istiyorsanız onu okuyun.
Eğer bir konuyu anlamak istiyorsanız onu inceleyin ve o konuda ustalaşmak istiyorsanız onu öğretin.
Yoğun suçluluk ve keder duygusu, kendinden nefret etmenin uç aşamasıdır. Bu, asla yeteri kadar çekici, yeteri kadar akıllı, yeteri kadar iyi olmadığımızı söyleyen bir sestir.
Hayatınız boyunca yaratıcılığınızı kullanma şansı bulabileceğiniz pek çok şeyle karşılaşacaksınız, hiç bir zaman başlamak için geç değildir, seçim size kalmıştır.
Sonuç olarak üreme organlarımızın bulunduğu bölgede yer alan 2. çakra içimizdeki yaratıcılık yeteneğini bulduğumuz yerdir.
"Mücevherler şehri" anlamına gelen Manipura da denilir. Hükmetme, benmerkezci duygular ve kendi kendine eş koşmayla ilgilidir. Akli ve zihinsel süreçler duygusal hayatın düzenleyicileridir.
Solar pleksusu adı da verilen bu çakra kalp ile cinsellik arasında bir blok görevi görür. Yaşamımızdaki kavramsallaşmayı, hayal gücümüzü sağlayan ve tamamlayan bir itici güçtür. Bir şeylere inanıp onu yapma kararlılığını gösterme gücünü burada buluruz.
RENK: Sarı
YETENEK: Kararlılık
GÖLGE DUYGULAR: Öfke, açgözlülük, hırs
ELEMENT: Ateş
Aurik düzeylerde şuurun ifade edilişi: Zihinsel düzey
Şuur ifadesi: Düşünme
Affirmasyon: Düşünüyorum
ÇAKRA ALGILAMASI: Sezgi
BİLGİNİN YAPISI: Spesifik olmayan bir şeyi bilmenin belirsiz duyusu; mutlak bir ölçü, şekil
duyusu ve duyusal olmayı isteme
MEDİTASYON PRATİĞİ: Zihnin tek noktalılığı
YERİ: 8. Toraksta, göbek deliğinin üstünde
ASTROLOJİK BURÇLAR VE GEZEGENLER:
Aslan/Güneş: Sıcaklık, güç, bolluk, takdir toplamak, güç ve toplumsal mevki için uğraşmak.
Yay/Jüpiter: Yaşam deneyimini kabullenme, gelişim ve genişleme, sentez, bilgelik, bütünlük.
Başak/Merkür: Sınıflandırma, analiz, itaat, nefsini yenerek hizmet etme, kendini adama.
Mars: Enerji, faaliyet, eylem iradesi, öne çıkarma.
Psikolojik işlevi: Büyük zevk ve coşku, ruhsal bilgelik, yaşamın evrenselliğinin şuuruna varma, evrende olduğunu bilme. .
Güneş sinir ağı ve böbreküstü bezleri, karaciğer, bedendeki tüm sindirim sistemini kapsar. Adrenalin bezleriyle ilişkilidir.
HEDEF MERKEZ GÖBEKTİR.
Meditasyon pratiğinde zihnin tek noktalılığı sağlanmalıdır. Ana rahminde göbek kordonu yoluyla besleniriz, doğduktan sonra da güçlü bir enerji merkezi olmaya devam eder. Etkin duruma gelince kendimizi daha canlı ve güçlü hissetmemizi sağlar.
3. Çakra ateş elementi tarafından yönetildiği için mum alevinin ucunun rengi olan sarı(1 ve 2. çakranın devamında kırmızı-turuncu=sarı) varoluşumuzun içinde yanan bir alevi oluşturmaktadır.
3. Çakra üzerinde çalışmalar size anı ve sonsuzluğu deneyimleme becerisi kazandırır.
Sigarayı bırakmak veya rejim yapmak isteyen bir kişinin 3. çakra enerjisini uyarması ve bu enerjiyi hayatına daha fazla sokması yararlıdır. Çünkü bu çakranın, insanın eylemleri üzerinde denetimi vardır ve göbek deliğindeki ateşin, tüm alışkanlıkları, davranış tarzlarını yakıp kül etmek ve bunlardan arınma için kullanılabilmektedir.
İlk 3 çakra tıpkı bir ağacın kökleri ya da bir binanın temeli gibidir, enerji bedenimizin olduğu kadar fiziksel bedenimizin de temelini oluştururlar.
Göbek çakrasının ilginç işlevi de aslında kalp çakrasının görevi olan solunumdaki rolüdür. Akciğerler kalp merkezinde olsalar da diyafram, akciğerlerin altında olan kaslar göbek bölgesinde yer almaktadır.
Akciğerlerinizden nefes almayı bırakıp karnınızdan nefes almaya başlayın. Çünkü nefes alış-verişinizin uzunluğu ve derinliği sizin ruhunuzun karşınızdaki insan üzerindeki etkisini belirleyecektir.
Başlangıç için aşağıdaki egzersizi kendinizi zorlamadan yapın.
Bu egzersizi günde 3 dakika yapabilirsiniz, daha sonra da farklı tekniklerle birleştirebilirsiniz.
Nefesle kararlılık yeteneğinin ilgisi: nefes alış-verişinizde kararlı olursanız her konuda kararlı olursunuz. Önemli bir iş için hareket etmeden önce ne yaparız?. . . Önce derin bir nefes alıp sonra harekete geçeriz.
YEDİKLERİNİZİ, GİYDİKLERİNİZİ YA DA EN ÇOK YAPTIĞINIZ BİRŞEYİ DEĞİŞTİRDİĞİNİZDE TÜM HAYATINIZ DEĞİŞEBİLİR.
3. Çakranın diğer duygusu da öfkedir. Çok öfkeli birisi için "çok aksi" veya "safra ile dolu" gibi tabirler kullanırız. Safra, öd. çakradaki karaciğerin ürettiği bir maddedir. Kızdığımızda sinirden karnımıza ağrı girer veya midemiz bulanır.
Annemizin kalıplaşmış pek çok bedensel ve duygusal alışkanlığı ana rahmindeyken bize geçer. Bu arada onun nefes alış-verişini de doğduktan sonra taklit ederiz. Bu yüzden yoga ve nefes teknikleri üzerinde bilinçli olarak kendimizi eğitip, karından nefes alıp vermeyi yaşadığımız her ana geçirmeliyiz.